21 Eylül 2015 Pazartesi

Acı Kahveme "Umut"

Harika bir sabaha uyanacagim demek isterdim..
Uyanmak istiyorum diyebilirim sadece. Mükemmellikten uzak bir dünya da yaşarken mucizelere inanmak istiyoruz işte. Umut fakirin ekmeği der guleriz hep ama şu bir gerçektir ki hepimiz fakiriz, mutluluk fakiri.
Olanları, olacaklari secemiyoruz. Düşününce insan diyor ki yasadiklarimizin ne kadarı kendi seçimimiz? Bi kere aileni seçemiyorsun, bu bir başlangıç. Insanların tepkilerini, duygularını, karakterlerini seçemezsiniz. Geriye kalan ? Seçiminiz sadece hayat felseniz.
İyi bir başlangıç mi "elbette" !
"İyi olan herşey bizim" mesela umut. Umut fakirin ekmeği ise bugün karın doyurma vakti o halde.
(Bak yine mutlu oldum:) ) Benim hayat felsefemde bu. Başkalarina umut dağıtmak. Ben böyle mutlu oluyorum ve yazmak bana iyi geliyor. Çünkü başkalarının okuyacağı ve hayatlarinda "umut" a yer verebileceği düşüncesi iyi geliyor. Başka, bambaşka bir dunya da oluyor insan.
Hatayi baştan yapıyoruz, başka birinin elinden tutup kaldiracagini düşünüyorsun mesela. İlk önce sen kendi elini tut.Seni yıldırmaya yeltenen insanlara "hala umudum yanımda" de, de ve umudunu bırakma. O zaman işte sen kendi elini bırakmış olursun.
İnadin tutsun, umudun elinden tutsun, kendine tutun. Başkası tutarsa, bıraktığında düşersin.


Bu arada kahvede acı olmuş, hayat gibi, olsun.
Umudum da şekeri olur...

iyi geceler.


22 Eylül 2015

28 Şubat 2015 Cumartesi

Dost, yine bu sabah

Ey dost;
Bugün de mi yalnizsin ? Yine mi yıkılmaz dediğin dostların seni terk etti? Herkes yine dünya telaşında mı?
Halbuki öyle olmazdı dostlar? Her daim yanındalardı? Hergün bir yenisi giden takvim yapraklarının dostlarını da alacağını bilmez miydin?
Biraz acımasız mıyım?  Insanlar mı acmasız? Bende insan değil miyim? Acımasız olabilir miyim? Vefasızlık mı ettim? "Ben hep yanindayim" diyen dostlar mı vefasız?
Bu sabah da kalktığımda yine bir sürü soruyla uyandım. "Hiç dostum yok, eğer gerçek dosta sahipsen şanslısın" diyen babam, haklı mı ? Gerçekten artık dostluk yok mu?
Iyi niyetimi koruyorum, dostlar, değerlisiniz...

Gerçek dostunuzun olması dileğiyle. ..


11:39
28 Şubat 2015

17 Şubat 2015 Salı

Toplumsal Bozukluk

İsyankar gecelerin ardında bazen ışık göremezsiniz. Herşey sanki zifiri olmuştur. İç çeker ve herseyin yoluna girmesini beklersiniz. İnsanların sizi mecbur bıraktıkları durum, konumunuz, iş hayatınız, olmak istedikleriniz ve olamadıklarınız..
Çoğu zaman yıllar öncesine dönmek istemeniz.. Şimdi sanırım herşey imkansız. Belki bazı şeyler için geç değil dediğinizi duyar gibiyim.  Lakin gerçek hayatta olaylar öyle yürümüyor. Ailelerimizin ya da toplumun bizim için seçtiği rolleri üstlenmemiz istenir. Yapmak istemezsiniz, imkansız! Öyle olmak ZORUNDASINIZ!
Bütün egolar, bütün havalar, bütün baskınlık ve istekleri yerine getirmeden özgürlük diye bir seçeneğe sahip değilsiniz.
Bunun adına çevrenizdeki insanlar "iyiliğinizi düşünmek" diyor. Bence de çok samimiyetsiz geliyor. İnsanların "ego"ları ve "para" tutkukarı arasında boğulursunuz. İyiliğini düşünmek ne ara mutsuzluğa terk etmek oldu gerçekten hiç bilmiyorum.
Eğer tarihteki düzeltmeler gibi bi seçeneğim olsa ilk olarak para ve mutluluk kelimelerinin insanlar için ifade ettiği anlamları değiştirirdim.
İnsanları fişe takıp zihinlerine güncelleme getirmek belkide günümüzdeki teknolojiyle daha gerçekçi bi çözüm sanki... Sanırım artık bunları düşündükçe daha da insanlardan midemin bulandığını hissediyorum. Lüks, rahatlık, marka, eğlence ve paradan başka hiç bir şey düşünülmeyen bi dünya. Beyinleri yıkanan toplum.
Sadece bir şampuana bile bağımlı kalıp yaşamayı seven bir toplumuz. Ben bu kadar diyorum, siz kendinizden pay biçin.

sağlıcakla

1 ocak

Acı Kahve

Vazgecmem dedigim bir kahve vardi. Artık kahveninde tadı kaçtı. Hayatta en sevdiğimiz şeyler bile tat vermez mi? Demekki vermezmiş.
Elime aldığım bir kaç parça kıyafeti valizime tıkıp yüreğimin götürdüğü yere gitmek istiyorum.
Anladim ki, düzen benim harcım hiç olmamış. Bütün sıkıntılar arasında bogulduğumu hisseder oldum.
Dışarda kar var. Yüzüme vuran her kar tanesi, içime işleyen soğuğa rağmen "sen ağlama" diyerek yürüyorum...
Omuzlarima ve kalbime yüklediğim onca yük... Sanırım artık bocaliyorum. Bursa'ya düşen milyonlarca kar tanesinden, beni ilgilendiren sadece beni islatanlardir. Ayni hayat gibi... Milyonlarca dertten benim en çok canımı acıtan benim derdim ya da 'can'in derdi oldugu gibi.
Buraya ne yazmak istediğimi bilmiyorum. Harmandan ne dökülürse ya da Allah ne verdiyse diyelim.
Planlar neden tutmaz? Istekler neden olmaz? Hep bir mücadele hali.. Mutlulugun hiç bir degeride yokmuş. Insan neden yaşar?  Neden mutlu olamaz? Hiç yanıt bulamadim, bu gidişle de pek bulacaga benzemiyorum. Siz bulursaniz haber verin a dostlar :)

Hayatta her sorunuzun cevabini bulmanız dileğiyle. ..
Sağlicakla :)

17 Şubat 21.34

28 Temmuz 2014 Pazartesi

Bugün Bayram mı?

   Bir bayram günü.. İlk kez bir bayramı kendi evimde, bayram telaşı olmadan, koşuşturma olmadan, misafirler olmadan geçiriyorum. Bir kez daha anladım ki aslında bayram ailenle güzel. Ailenle, eş-dost, akrabanın ziyaretiyle bayram oluyormuş. İstediğin kadar tatlı, şeker, çikolata ye. Yine de yalnız başına olunca kilolarca şeker bile o tatlılığı vermiyormuş.
   Evde herkes ne yapacağını şaşırıp, bişeylerle meşgul olmaya başlayınca bende geçtim bilgisayarımın başına.İzlemediğim ama bir gün izlerim diye aldığım belgeselleri izlemeye, alıp dinlemeye fırsatımın olmadığı klasikleri dinlemeye.
  Bayram namazından gelen babamla geleneğimiz olan sofra kurulup, yemek yendikten sonra herkesin "ee şimdi ne yapalım" bakışı gözümün önünden gitmiyor. Bana garip geldi. İnsanlar tatile gidince ne anlıyorlar bayram tatilinden? Ya da sadece telefonla kutlamak yetiyor mu?
  Sanırım babannemlerde ki o şikayet ettiğim misafirleri özledim :) Bütün aile akşam toplanıp bir kargaşa içinde herkesin yaptığı şeyleri anlatması saçma gelirdi. Şimdi bir köşede oturup onları seyretmenin bile ne kadar eğlenceli olduğunu anlıyorum. Balkonda beş dakika otururken içeriden on kişisinin sizi çağırması bile o zamanlar sinir bozucuyken şimdi ne kadar kıymetliymiş anladım.
  Her defasında memlekette babannemlerden kaçıp dışarıda gizlice yemeğe gitmek bile aslında ne kadar da güzelmiş. Ve şu an babannemin biz her ordan ayrılırken dediği şu sözünü daha iyi anlıyorum "geldiniz evimizi şenlendirdiniz" gerçekten de öyle oluyormuş. İnsan kalabalıkta ailece daha mutlu oluyormuş.
   Eminim bi on beş yirmi gün sonra memlekete gittiğimde yine sinirlenip, kızmaya başlayacağım ve bu yazıyı okuduğumda " yaa tabi öyle" diyeceğim. Bir kez daha kendime güldükten sonra (hiç söylemesemde) kıymet bilmeye devam edeceğim.
   Son olarak ben yaşlanınca büyük ihtimalle huysuz bi babanne olacağım :))

   Bayramı "bayram" gibi yaşamak dileğiyle.
   Sevgilerimle geleceğin huysuz babannesi..

     28 Temmuz 2014
          15:45

30 Haziran 2014 Pazartesi

Bu da benden olsun

 Ben özgür ruh. Aslında hep anlatacak milyonlarca seyi olan ama sadece kendine ozgur olan. Kirilmis milyonlarca kalpten bitanesi. Bakmayin oyle asi ozgurruh olduguma sadece cok kirilmis olmamdan bu hallerim.
 O kadar da ozgur degilim aslinda anilarina bagli yasayan siradan biriyim. Her kirildiginda kendini yollara atan dinledigi her muzikle gozyasini silen ve yinede hic durmadan eglenen. Dikkafali durusum (siz ukala da diyebilirsiniz) hayatin yorusundan ve her seferinde hayata inat, insanlara inat yuruyup gidisimden. O kadar kaybettigim sey var ki bu seferde boyle olsun deyip gidisim uzulmedigim anlamina gelmez. Cunku diyar diyar gezdigim su hayatta insanlari hep kaybettigimiz olacaktir illa.
 Onun icin ben ozgur ruh, size tavsiyem, aslinda bir tavsiyem yok. Hep mutluluklariniz olsun.

1 temmuz 00.02

28 Nisan 2014 Pazartesi

Bugün Günlerden Özgür Ruh

Bazılarımız vardır herkesin özgür ruh dediği. Hiç birşeyi takmaz, anı yaşar ve o daima mutludur. Böyle bir insan olabilir mi sorgulamak lazım. Çünkü hayatta dertsiz, bu kadar umursamaz ve mutlu insan olabilir mi?
Sadece bildiğimiz yanıldığımıza yetmeyen insanlarız. Hayatta her insanın sorunları ve taktığı şeyler vardır. Bu tip insanlar sadece bir yol bulmuş, kendini koruyarak yaşamayı öğrenmiş insanlardır. Nasıl çevremiz güvensiz insanlarla doluysa, o insanlara yaşadıkları onu bu hale getirmiş diyorsak, aynı şey "özgür ruh" içinde geçerlidir. O da kendine bir yol bulmuştur. Bu bir seçimdir.
İnsanın içindeki insanda gizlidir. Ön yargılarınızla "sen zaten üzülmezsin, unutursun yarına" gibi cümleler aslında açtığınız en derin yaralardır.
Fark etmediğimiz nokta şu ki, onlarda insanlar ve haliyle dertleri, tasaları, hayal kırıkları, gözyaşları, yaşanmışlıkları ve acıları var.
Demek istediğim şu ki; özgür ruh diye gamsız sanmayın. Onlarda insan. Uzaydan gelmiş gibi davranmayın. Sadece kendine mutluluktan ördüğü duvarlar ardındaki dünyasına saklamıştır.

Neşeniz bol olsun ve umudunuz hiç bitmesin.
Önyargısız günler :)

10:11
28 Nisan